Ana içeriğe atla

İstanbul Yahudi Cemaati'nin Tarihi (1453-1566) - Mina Rozzen

Minna Rozen İstanbul Yahudi Cemaati'nin Tarihi'nde, Konstantinopolis'in Rumca konuşan Romaniot Yahudi cemaatinin, İber Yahudilerinin gelişiyle uğradığı dönüşümü gözler önüne seriyor. İspanya ve Portekiz'den kovulan İber Yahudilerinin İstanbul'a sığınmasıyla, etnik açıdan çeşitlilik gösteren, yerinden edilmenin travma ve izlerini taşıyan bir Osmanlı topluluğu haline gelen İstanbul Yahudi cemaatinin çok katmanlı tarihiyle karşı karşıya kalıyoruz. 

Bu cemaatin kültürel ve toplumsal değerleri üzerindeki Osmanlı etkilerinin de izini süren Rozen'le birlikte, Osmanlı tarafından fethedilmiş İstanbul semalarında hayali bir kuşun kanatlarında bir yolculuğa çıkıyoruz adeta. 14. yüzyıl sonunda nüfusu günbegün azalan, adeta can çekişmekte olan Konstantinopolis'in de İstanbul'a; başka deyişle, emperyal bir güç olarak sahneye çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentine dönüşümünü Yahudi cemaatinin tarihiyle birlikte adım adım izlediğimiz bir yolculuk bu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Abi Kabadayılar, Mafya ve Derin Devlet

"Rahmetli Sabahattin Eyüboğlu ile ilgili bir anım var. Birlikte yatıyoruz. 12 Mart dönemi. Şimdi Sabahattin Bey Amca bana soruyor -çok zeki adamdı-: 'Evladım Dündar, bizi buraya neden getirdiler?' Ben de diyorum ki: 'Aaa! Hocam. Ben diyeyim altı ay, sen de on altı ay sonra seni çağırıp soracaklar: 'Kimsin?' Sen diyeceksin ki 'Ben Profesör Sabahattin Eyüboğlu'yum'. 'Hay Allah, bir yanlışlık olmuş. Biz pezevenk Sabahattin'i arıyorduk. Kusura bakma,' deyip seni salıverecekler. İşte seni o zannediyorlar, onun için tutuyorlar Hocam..." Bir kuşağın son temsilcisidir Dündar Kılıç. İlhan Selçuk'un ifadesiyle "Külhanbeyi değil kabadayı, mafya babası değil kabadayı"dır. 21 yılı cezaevlerinde geçen hayatı, yeraltı dünyasının iç işleyişini, devletle olan gizli-açık ilişkilerini ve suçun evrimini gözler önüne serer. Gazeteci-yazar Doğan Yurdakul "Abi" lakabıyla tanınan Dündar Kılıç'ın renkli kişiliği ve "racon...

6. Koğuş

Kısa öykü türünün büyük ustası Çehov, çürümekte olan Rus toplumunu sade bir dille ve izlenimci bir tarzda resmetmiş; taşra hayatını, hayatta başarısız olmuş tipleri betimlemekte, atmosfer yaratmakta üstünlük göstermiştir.  6. Koğuş, Cırcır Böceği ve Sürgünde adlı seçkin öykülerindeki tiplemeler, Çehov'un kaprisli, günü gününe uymaz insan galerisinde yer alır. Bu, tipik Rus "lüzumsuz insan" karakterinin bir varyasyonudur.  Bu öykülerde, Çehov'un kahramanlıktan uzak kahramanları, melankoli içinde yaşar; 1880-1890 Rusya'sının sıkıcı, gerici ortamında, tekdüze bir yaşam sürerler. Yazar öncelikli olarak sıradanlık ve bireyleri birbirinden uzaklaştıran can sıkıntısıyla uğraşır, varoluşun sınırlılığını ele alır, insanın hırslarının boş olduğunu savunur.  Bu öykülerin, "Çehov ruh hali" denilebilecek, kendine özgü melankolik bir havası vardır. Ancak, kısa bir süre sonra, Tolstoy'un etkisi altına giren Çehov, pozitivizm ve laik liberalliği savunmaya ba...

Acımak

KİTABIN  ADI          : Acımak KİTABIN  YAZARI     : Reşat Nuri  GÜNTEKİN KİTABIN YAYIN EVİ   : İnkılap Kitapevi BASIM YILI              : 1989 DÜZENLEME : H.E. KİTABIN KONUSU                     Bir öğretmenin, babasının günlüğünü okuyarak geçmişi ile ilgili doğruları bulması. KİTABIN ÖZETİ              Zehra kasabanın en tanınan kişisidir. Çok iyi bir öğretmen olup sevilen birisidir. Fakat geçmişte yaşadılarından dolayı acıma duygusundan yoksundur. Bir gün Maarif Bey gelip bir mektup verir. İstanbul’dan çağrıldığını ve babasının çok hasta olduğunu söyler. Ama o bunu kabul etmez. Çünkü küçükken annesinin, ablasının ve kendisinin başına gelen bütün olaylar h...