Ana içeriğe atla

1. Dünya Savaşında Türk Esirler

Osmanlı hazırlıksız bir şekilde I. Dünya Savaşı'na girmek durumunda kalmıştı ve bu savaştan çok ağır bir yenilgiyle çıktı. Bu yenilgi ve sonrası gelişen olaylar konusunda çok az düşünülmüş, dolayısıyla çok az araştırılmış önemli bir konu da çeşitli cephelerde esir düşen on binlerce türk askeridir.

Araştırmacı-yazar Tülin Uygur yakın tarihimizin çok az bilinen Türk savaş esirleri konusunu İsveç devlet arşivlerine başvurarak araştırdı ve yazdı. Özellikle de en çok kayıp verdiğimiz Rus cephesi ve bu cephede esir düşen Türk askerlerinin yurtlarına dönüş hikâyesini ortaya çıkardı.

I. Dünya Savaşı'nda Esir Türkler bir yanıyla Türk savaş esirlerinin yurtlarına dönüş hikâyesidir bir diğer yanıyla da İsveç Kızılhaç'ının Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'yle karşılaştırılmasıdır. Bu çalışma, hem Türk esirlerin kamplarda yaptıkları çalışmalar sayesinde yaşam direncine ve eve dönüş umuduna kavuştuklarını hem İsveç halkının savaş şartlarındaki kendi zorluklarına ve yoksulluğuna rağmen savaş esirlerine verdiği desteği hem de İsveç Kızılhaç'ının savaş esirlerinin mağduriyetinin azalması için özverili bir çalışma yürüttüğünü ortaya koymaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Abi Kabadayılar, Mafya ve Derin Devlet

"Rahmetli Sabahattin Eyüboğlu ile ilgili bir anım var. Birlikte yatıyoruz. 12 Mart dönemi. Şimdi Sabahattin Bey Amca bana soruyor -çok zeki adamdı-: 'Evladım Dündar, bizi buraya neden getirdiler?' Ben de diyorum ki: 'Aaa! Hocam. Ben diyeyim altı ay, sen de on altı ay sonra seni çağırıp soracaklar: 'Kimsin?' Sen diyeceksin ki 'Ben Profesör Sabahattin Eyüboğlu'yum'. 'Hay Allah, bir yanlışlık olmuş. Biz pezevenk Sabahattin'i arıyorduk. Kusura bakma,' deyip seni salıverecekler. İşte seni o zannediyorlar, onun için tutuyorlar Hocam..." Bir kuşağın son temsilcisidir Dündar Kılıç. İlhan Selçuk'un ifadesiyle "Külhanbeyi değil kabadayı, mafya babası değil kabadayı"dır. 21 yılı cezaevlerinde geçen hayatı, yeraltı dünyasının iç işleyişini, devletle olan gizli-açık ilişkilerini ve suçun evrimini gözler önüne serer. Gazeteci-yazar Doğan Yurdakul "Abi" lakabıyla tanınan Dündar Kılıç'ın renkli kişiliği ve "racon...

6. Koğuş

Kısa öykü türünün büyük ustası Çehov, çürümekte olan Rus toplumunu sade bir dille ve izlenimci bir tarzda resmetmiş; taşra hayatını, hayatta başarısız olmuş tipleri betimlemekte, atmosfer yaratmakta üstünlük göstermiştir.  6. Koğuş, Cırcır Böceği ve Sürgünde adlı seçkin öykülerindeki tiplemeler, Çehov'un kaprisli, günü gününe uymaz insan galerisinde yer alır. Bu, tipik Rus "lüzumsuz insan" karakterinin bir varyasyonudur.  Bu öykülerde, Çehov'un kahramanlıktan uzak kahramanları, melankoli içinde yaşar; 1880-1890 Rusya'sının sıkıcı, gerici ortamında, tekdüze bir yaşam sürerler. Yazar öncelikli olarak sıradanlık ve bireyleri birbirinden uzaklaştıran can sıkıntısıyla uğraşır, varoluşun sınırlılığını ele alır, insanın hırslarının boş olduğunu savunur.  Bu öykülerin, "Çehov ruh hali" denilebilecek, kendine özgü melankolik bir havası vardır. Ancak, kısa bir süre sonra, Tolstoy'un etkisi altına giren Çehov, pozitivizm ve laik liberalliği savunmaya ba...

Acımak

KİTABIN  ADI          : Acımak KİTABIN  YAZARI     : Reşat Nuri  GÜNTEKİN KİTABIN YAYIN EVİ   : İnkılap Kitapevi BASIM YILI              : 1989 DÜZENLEME : H.E. KİTABIN KONUSU                     Bir öğretmenin, babasının günlüğünü okuyarak geçmişi ile ilgili doğruları bulması. KİTABIN ÖZETİ              Zehra kasabanın en tanınan kişisidir. Çok iyi bir öğretmen olup sevilen birisidir. Fakat geçmişte yaşadılarından dolayı acıma duygusundan yoksundur. Bir gün Maarif Bey gelip bir mektup verir. İstanbul’dan çağrıldığını ve babasının çok hasta olduğunu söyler. Ama o bunu kabul etmez. Çünkü küçükken annesinin, ablasının ve kendisinin başına gelen bütün olaylar h...